YEREL
Giriş Tarihi : 16-08-2023 13:03

Murat Bayrak 17 Ağustos depremini ve yaşadıklarını anlattı

İMKON Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya Müteahhitler Birliği Başkanı Murat Bayrak 17 Ağustos 1999 depremi ve sonrasını anlattı.

Murat Bayrak 17 Ağustos depremini ve yaşadıklarını anlattı

İMKON Genel Başkan Yardımcısı ve Sakarya Müteahhitler Birliği Başkanı Murat Bayrak 17 Ağustos 1999 depremi ve sonrasını anlattı.

17 Ağustos depreminin üzerinden geçen 24 yılı nasıl okuyorsunuz?

17 Ağustos 1999’da asrın felaketi olarak adlandırılan Marmara Depremi binlerce insanımızın hayatını kaybettiği büyük bir felaket. Depremden dersler çıkarıldı. Ancak halen depremin izlerinin tam olarak silinmediğini görüyoruz. Sakarya’da orta hasarlı diye adlandırılan hasar durumu tam olarak tespit edilemeyen binalar mevcut. Yüzlerce 4 veya 5 katlı binada binlerce insanımız yaşıyor. Hükümetin Kentsel Dönüşüm projeleri tam olarak depremin izlerini silmek, olası depreme hazırlık maksadıyla kullanılamadı maalesef. Yıkılmayan, yıkılamayan binalar için hak sahiplerinin mağdur olmayacağı bir düzenlemeye ihtiyaç var.

17 Ağustos depreminin üzerinden geçen 24 yıl bizlere şunu da gösterdi. 17 Ağustos 1999’da depremde ağır hasar görmüş Sakarya’nın yalnızlığını. Van ve sonrasında deprem yaşayan kentlerin yarasının ne kadar hızlı sarıldığına tanıklık ettik. 6 Şubat ve sonrasında yaşanan 13 kenti etkileyen deprem de devlet-millet dayanışmasını, devletin kurumlarının yaraları sarmak için nasıl seferber olduğuna bir kez daha tanıklık ettik. 99 Marmara depreminde hükümet depremzedenin yanında değildi. Sonrasında gördük ki hükümetlerin tavrı yaşanan felaketin acısını hafifletiyor. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın Van depreminde, merkez üssü Kahramanmaraş olan 13 ili etkileyen depremlerde ki tavrı takdire şayandır. Devletin sıcak elini yanında, omzunda hissetti depremzedelerimiz. 99 depreminde uzunca bir süre yardım uzatacak bir el bekledik.

Kahramanmaraş merkezli depremin etkilediği, Hatay, Adıyaman, Malatya başta olmak üzere 13 ilimizde yıkıma neden olan deprem sonrasında seferberlik ilan edildi. Devlet milletinin yanındaydı. Millet olarak tek yürek olup deprem bölgesine maddi-manevi koştuk. O dayanışmanın ardından ne kadar kısa sürede yaraların sarıldığına hepimiz tanıklık ettik, etmeye de devam ediyoruz. Hatay’ın Defne ilçesinde rekor bir zamanda tamamlanan Devlet Hastanesini, teslim edilen kalıcı konutları, enkaz kaldırma, hasarlı yapıların yıkımında sergilenen üstün performansı görüyoruz. Kıyaslamak elbette doğru değil. Ancak 99 depreminden çok daha büyük bir alanda ve çok daha fazla hasar bırakan depremin izleri siliniyor.

O korkunç gecede neredeydiniz?

17 Ağustos’u kendi yaptığımız 4 katlı apartmanın en üst katında yaşadım. Sakarya’nın merkez ilçesi Adapazarı’nda ki apartmanımızda, evde tek başıma uyurken yakalandım depreme. Beşik gibi bir sallantıyla uyandım.

Peki yine o geceye dönersek… Neler hatırlıyorsunuz?

Benim dışımda ki herkes yazlıktaydı. Evde tek başımaydım. Aşırı sarsan bir sallantıyla uyandım. Önce rüya olduğunu falan düşündüm. Kalkmaya çalışırken yatak odamda ki gardırop devrilmiş kafamı ona çarptım.

Çarpmanın etkisiyle daha çabuk uyandım diyebilirim. Camdan baktım neler oluyor diye. Gece yarısı insanların sokaklarda olduğu ve karşımda ki sağım ve solumda ki binaların olmadığını fark ettim. Alt katta ki kiracım, hemen yanı başımızda ki tek katlı binanın çatısında ve eşinden çocukları camdan

atmasını istiyor. 3-5 metrelik mesafe var. Kiracımı uyardım durun yapmayın bizim binada bir sıkıntı yok, aşağıya inelim atmayın çocukları diye.

Panik halinde camdan atlayan insanların yakınlarını kurtarmak için neler yaptıklarına tanık oldum. Allah bir daha böyle felaketler yaşatmasın.

İlk gecenin şokunu atlattıktan sonra şehrin ne kadar yalnız bırakıldığına tanıklık ettik. Resmen şehir kendi kaderiyle baş başa bırakılmıştı. Açlık, sefalet ve sahipsizlik…

17 Ağustos ve 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinde bunca bina neden yıkıldı? Tespit ettiğiniz eksiklikler neydi?

Denetimsizlik, herkesin kafasına göre bina imal etmesi diye özetlenebilir. Herkes kendine göre malzeme veya dayanıklılık kriterleri belirleyerek binalar inşa ediyordu. Yapı denetim, zemin etüdü veya bilimsel verilerle hazırlanan bir standart yok. Müteahhit vicdanıyla orantılı demir, çimento kullanıyordu. Mülk sahibi kendi bütçesine göre harcına çimento katıyordu. Bütün bunların yanı sıra denetimsizlikten, binaların kirişleri kesilip güzel dükkanlar oluşturulması başlıca nedenler olarak sıralanabilir.

Binalar kanunla, yönetmelikle belirlenen metotlara göre değil, müteahhidin veya mal sahibinin belirlediği kriterlere göre yapılıyordu. Hangi binada ne kadar demir, hangi cins demir kullanılacağına veya hazır beton olmadığından kum ile çimentonun hangi oranda karılacağına yapan karar veriyordu. Bütün saydıklarım üst üste toplandığında binanın dayanıklılığı azalıyor yıkım kaçınılmaz oluyordu. Birde depremin şiddeti eklenince binlerce insanımızı kaybettik.

Peki, deprem önceden bilinebilir mi?

Depremin önceden bilinip bilinmeyeceği konusunda bir yorumda bulunmam doğru olmaz. Birincisi Allah’ın takdiridir afetler. İkincisi bu konuyu araştırması gerekenler bilim insanlarıdır. İşinin ehli olan insanların bu konularda konuşmasının daha doğru olacağı kanısındayım. Belirli büyüklükteki bir depremin ne zaman olacağını söylemek oldukça güçtür diye düşünüyorum. Ancak buradaki güçlük, bu depremin oluşma zamanı ile bu tür habercilerin görünmeye başladığı zaman süresidir. Belli matematik işlemleri ile tahmini bir süre verilebilir. Belirtmek isterim ki bu mevzuyu bilim insanları değerlendirmeli fikrinde ısrarcıyım.

Kahramanmaraş ve son zamanlarda yaşanan depremlerin ardından İstanbul’da yaşanacak büyük depremin yakınlaştığı iddialar hakkında ne söyleyeceksiniz?

Biraz önce de ifade ettiğim gibi depremin ne zaman olacağını Allah bilir. Geçmişten günümüze meydana gelen depremlere baktığımızda sürenin daraldığı söylenebilir. Sakarya 1948, 1967 ve 1999 depremlerini yaşamış. Yani 20-30 yıl aralığında periyodik depremlerin olduğu görülüyor. Buradan bakarsak depremin yaklaştığını söyleyebiliriz. Dikkat kesilmemiz gereken mesele İstanbul depreminin yakında olacağından ziyade, ne kadar hızlı depreme hazır hale geliriz olmalı. Topluma korku salmak kimseye yarar sağlamaz. 99 depremi sonrasında çok sağlam yapılar inşa edildi. Ancak deprem görmüş yorgun ve eski yapıların ayakta olduğu gerçeğini görmezden gelemeyiz. Sakarya’da yüzlerce 4 veya 5 katlı deprem yorgunu binada binlerce insanımız yaşıyor. İstanbul’un yapı stoku ortada. Devletin gayreti var dönüşüm için. Bina sahiplerinin de aynı oranda istekli olması şart. Sakarya özelinde ifade etmek isterim ki; Depremin tarihini tahmin etmek yerine insanlarımızı mağdur etmeden bu binalardan kurtulmalıyız. “Unutmadık, unutturmayacağız” veya “Deprem değil çürük binalar öldürür” söylemleriyle değil icraat yaparak olası bir depreme hazırlık yapmalıyız.

Ülkemizde 2000 yılından önce yapılan binaların rastgele yapıldığını, herkesin kendi belirlediği standartlara göre imalatlar yaptığı gerçeğinden hareketle ciddi dönüşüme ihtiyaç var. Depremi iliklerine kadar yaşamış Sakarya’da deprem yönetmeliğine uygun 3 katlı binalar üretiyoruz. Kontrol edilen ve standardı yüksek binalar. Ancak depremi yaşamış çok katlı binalar yanı başımızda duruyor. Bu durumun düzeltilmesi lazım.

Altını çizerek belirtmek isterim ki depremin ne zaman olacağının önceden bilinmesi elbette çok güzel olur ama daha da güzeli depreme dayanıklı bina stokumuzu artırmamız olacaktır.

AdminAdmin